8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Tüm kadınlarımıza ve analarımıza hayırlara vesile olmasını dilerim. ANCAK !!!!!
Kadınlarımızın ve analarımızın hakkını ödeyebilmek, onları en iyi şekilde memnun edebilmek için yapmamız gerekenleri bizler bir güne sığdırmamalıyız. İki kelime yazarak, iki tatlı söz söyleyerek veya gönlü hoş, kalbi sevgi dolsun diyerek onlara olan sevgimizi, onlara değeri bir güne sığdırmamalıyız.
Unutmayalım ki eşlerimiz, analarımız gibidir. Onlar gibi iffetli, çalışkan, çocuğuna ve eşine kol kanat geren, evde çalışan işte çalışan, tabiri caizse 7 gün 24 saat erkekleri ve çocukları için çabalayan, fedakar, azimli, gayretli, sabırlı ve bir o kadar da sevecen, hatırnaz, cefakar ve eşine, çocuklarına bağlı olan değerli varlıklarımızdır.
Dokuz ay on gün yaz, kış, sıcak, soğuk, aç, susuz, bizleri karnında taşıyan, yürümekte zorlanan, gezmekten feragat eden, eğlenceden, denizden, oyundan, uzak duran, severek bizleri karnında taşıyan kadınlarımızı bir gün hatırlayıp sonra unutanlardan olmayalım.
Bizleri her gün, her dakika, her saat, bir-iki yıl emziren, besleyen, uyutan, geceler boyunca uykudan, yemekten feragat edip ayaklarında sallayan, bizlerin rahatı için kendi rahatını unutan kadınlarımızı bir gün değil ömür boyu hatırlayalım, onlara değer
Bizleri her türlü tehlikelerden, zorluklardan, hastalıklardan, belalardan ve güçsüzlüklerden korumak için kendilerini feda eden, ölümüne koşan, canını hiç düşünmeden feda eden, kendi yaşantısını, sağlığını, neşesini bizler için hiçe sayan, kalbini ALLAH ve PEYGAMBER sevgisinden sonra bizlere açan, bizler için yaşayan, bizler için ayakta kalmaya, bizler için hayata tutunmaya çalışan analarımızı, kadınlarımızı sevmek, saygı göstermek ve onları anmak için sadece 8 Mart Kadınlar Gününe sığınmayalım.
Bir gün Resul-i Ekrem (s.a.s)’e bir kişi geldi ve ;
‘’’ Ya Resula’llah,iyi muamele ve ihsanıma en çok layık olan kimdir ?En çok kime iyilik ve ihsanda bulunayım ? ‘’’ dedi.
Resul-i Ekrem;
‘’ Annene ‘’ buyurdu.Adam : ‘’ Sonra kime ? ‘’ dedi.
Resul-i Ekrem :
‘’’ Annene ‘’’ buyurdu.Adam : ‘’ Sonra kime ?’’ dedi.
Resul-i Ekrem :
‘’’ Annene ‘’’ buyurdu. Adam : ’’Sonra kime ? ‘’ dedi.
Resul-i Ekrem bu defa :
‘’’ babana .’’’ buyurdu.
İşte Peygamberimizin üç defa kadınlarımıza iyi muamele etmemizi buyurmasının sebebi.
1-Onlar bizleri, dokuz ay on gün karınlarında her türlü zorluğa rağmen barındırmaları, yedirmeleri,içirmeleri, hulasa beslemeleri ve yaşatmaları, ayrıca bizleri o ağırlığa rağmen taşımaları,
2- Onlar bizleri doğurduktan sonra bir yıl-iki yıl veya daha fazla göğüslerine yaslayarak tüm acılarına rağmen emzirmeleri,doyurmaları ve göğsünde uyutmalarıdır.
3- Her türlü şartlarda bizleri kalplerinden çıkarmayan, bizler onları hor görmemize, onlara karşı duyarsız olmamıza, onlara karşı asi, gaddar, sert olmamıza rağmen veya onları en basit, lüzumsuz şeylerden dolayı azarlamamıza rağmen bizleri hiç ama hiç kalbinden atmayan, bizlere gücenmeyen her türlü fedakarlığı yaparak ömür boyu kalbinde tutan ve tutmaya devam eden kadınlarımız ve analarımız için Peygamber efendimiz ; üç defa ‘’ ANNENE’’ diye tekrar etmiştir.
Diğer bir olayda ise kadınlarımızın nasıl cefakar ve vefakar olduklarını peygamber efendinizin hadisi ile cevap verelim :
Abdullah bin Ebî Evfâ (r.a.) anlatıyor:
Resul-i Ekremin (a.s.m.) huzurunda bulunduğumuz bir sırada ona birisi gelerek:
"Yâ Resûlâllah, ölüm döşeğinde yatan bir genç var. Kendisine, 'Lâ ilâhe illâllah, de' dendiği halde (bir türlü) bunu söyleyemiyor" dedi.
Resul-i Ekrem (a.s.m.):
"Namaz kılar mıydı?" diye sordu.
Adam:
"Evet, (kılardı)" dedi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a.s.m.) kalktı. Biz de onunla kalktık. Resul-i Ekrem gencin yanına girdi ve ona:
"'Lâ ilâhe illâllah' de" buyurdu.
"Söyleyemiyorum."
Resul-i Ekrem (a.s.m.), "Niçin?" diye sorunca, gelen adam:
"Annesine âsi idi" dedi.
Resul-i Ekrem:
"Annesi sağ mı?" diye sordu. Oradakiler:
"Evet sağdır" dediler. Resul-i Ekrem:
"Çağırın gelsin" buyurdu. Onlar da kadını çağırdılar, kadın da geldi. Resul-i Ekrem kadına:
"Bu senin oğlun mudur?" diye sordu.
Kadın:
"Evet" dedi.
Resul-i Ekrem kadına:
"Bak şurada büyük bir ateş (olsa) ve 'Oğluna şefaat edersen onu bu ateşte yakmayız; fakat şefaat etmezsen bu ateşte yakarız' deseler ne yapardın? Şefaat eder miydin?" diye sordu.
Kadın:
"Onun şefaatçisi ben olurdum" dedi. Resul-i Ekrem:
"O halde ondan râzı olduğuna, Allah-u Teâlâyı ve beni şâhit göster" buyurdu. Kadın:
"Allah'ım! Seni ve Resul-i Ekremi şâhit tutuyorum. Oğlumdan râzı oldum (hakkımı ona helâl ettim)" dedi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a.s.m.) hasta gence:
"'Lâ ilâhe illâllahu vahdehû lâ şerikeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resulüh' de" diye buyurdu. Hasta hemen şehâdet getirdi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a.s.m.):
"Allah'a hamdolsun ki, benim vasıtam ile bu (genci) Cehennem ateşinden kurtardı" dedi. (Hadisi Taberânî ve özet olarak Ahmed bin Hanbel rivâyet etmiştir.)
İşte bu müthiş hadîs, insanın en büyük dâvâsı olan "îmanla kabre girmek" hususunda çok mühim bir ikaz niteliğinde.
Birincisi, namaz kılmamak îmansız kabre girmeye sebep olabilir.
İkincisi, anne-babanın rızâsını almamak, büyük dâvâyı kaybettirebilir.
İŞTE ANAMIZIN VE BUNUN YANINDA KADINLARIMIZIN ÇOCUKLARI İÇİN YAPMAYACAĞI VEYA YAPAMAYACAĞI HİÇ BİR ŞEY YOKTUR.
O NEDENLE ANALARIMIZI YANİ KADINLARIMIZI ÖYLE 8 MART MIŞ,ANALAR GÜNÜYMÜŞ,BABALAR GÜNÜYMÜŞ YOK SEVGİLİLER GÜNÜYMÜŞ DİYE BİR GÜNE SIĞDIRMAK ,SADECE KİŞİLERİN SEVGİSİZLİĞİNDEN,SAYGISIZLIĞINDAN VE İLGİSİZLİĞİNDEN İBARETTİR.
O NEDENLE KADINLAR GÜNÜ BİR GÜN DEĞİL ÖMÜR BOYU VE AHİRETTE DE OLMAK ŞARTIYLA 7 GÜN 24 SAATTİR.
ANALARIMIZ VE KADINLARIMIZ BİZLERİN EN KUTSAL VARLIKLARIDIR.LÜTFEN UNUTMAYALIM.
Orhan Selvi
08 Mart 2014