64 YIL SONRA AYRILIK İLE GELEN HAYALİ BULUŞMA
Akraba veya bir arkadaş ile ilgili bir bilgiye göre’’’Akraba ile ilişiği kesmek büyük günahtır. Erkek olsun, kadın olsun zî rahm-i mahrem akrabayı ziyaret etmek vaciptir. ‘’’
Diğer bir uyarı ise:
Din kardeşlerinin ziyaretleşmeleri, birbirlerini arayıp hâl-hatır sormaları, küçük şeylerle de olsa hediyeleşmeleri, sıkıntı ve sevinçlerini paylaşmaları; hem
Hakk'ın rızâsına hem de kardeşlik, dostluk ve muhabbet bağlarının kuvvetlenmesine vesîle olur. Mevlânâ Hazretleri buyurur:
“Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz
O halde sormam gerekirse, bizler bu desturu yerinde ve gerçekten yapıyormuyuz
. Evimizden, yöremizden, köyümüzden, şehrimizden bir sebeple ayrılmış ve ayrılığa düşmüş kişiler olarak karşı tarafı merak ederek soruyor, soruşturuyor veya arama zahmetinde bulunuyormuyuz. Gerçekçi olmam gerekirse maalesef
HAYIR. Hele hele yakın zamanlarda yaşayan bizler değil ki arkadaşını, dostunu aramayı kendi ana ve babasını ve kardeşlerini bile aramıyor. Aramak istemiyor veya aramakta imtina ediyor. Ama işi menfaate dokunursa geçici olarak 24 saat aramayı ihmal etmiyoruz.
Şimdi
Kıssadan Hisse misali bir hikayemize konu olmuş ve geç kalınmış bir olay ile örnek olmaya çalışayım. Böyle olayları kaybolan kişileri bulmak için aradığımda çok yaşadım.
Yıl 1957 Biga –
Çınardere köyünden ayrıldıktan 4 yıl sonra Çınardere köyünde karşı komşumuzun oğlu Erdal Hoşgör adında bir çocuğu İstanbul - Rami ilçemizde dünyaya gelmiş. Yaşımın küçük olması nedeni ile annesini, babasını ve amcalarını hiç görmedim ve tanımamıştım. Erdal Hoşgör de benim dünyaya gelişimden 12 yıl sonra gelmişti dünyaya. Ne o beni, ne de ben onu gördük ve varlığımızdan da haberdar olduk.
Aradan 61 yıl geçmiş. Köyümüzde ki tüm kişiler ile ilgili kitap yazma hazırlığında iken içimizden yetişen değerleri araştırmak ve bulmak, gelecek nesillere aktarmak için yaptığım incelemede bahsettiğim Erdal Hoşgör’ün ismine rastladım. İşte bahsettiğim akraba ilişkileri ile ilgili destur şimdi karşıma güneş gibi, ay gibi aydınlıkta çıktı. Sordum, soruşturdum, birçok kişi ve kişilerle temas kurdum. Bazı sosyal medya ve diğer mecralarda günlerce aramama rağmen en yakınlarından dahi aldığım bilgiler bir neticeye ulaşamadım. İlişki kurduğum kişiler her ailede olduğu gibi akraba ziyaretlerinde, aile ilişkilerinde maalesef doyurucu bilgilere sahip değillerdi. Çünkü ayrılık, bazı sebepler yakınlığı, sevgiyi, bağlılığı, uzaklaştırmıştı. O sebepten tüm insanlarımızda genel hal böyleydi.
Daha sonra inatla aramam devam etti. Ve tesadüf eseri bir bayandan yardım isteyerek Erdal Hoşgör’ün eşi Arzu Hoşgör ile irtibat sağlamış oldum. Bana telefonunu gönderdi ve böylece bir bağlantı oluştu. Büyük bir heyecan ile hiç tanımadığım ve hiç konuşmadığım ve hiç görmediğim Arzu Hoşgör kardeşimi verilen telefon numarasından aradım. İtiraf etmem gerekirse Arzu Hanım belki bana istediğim bilgiyi vermek istemeyebilir veya başka kişilerden duyduğum gibi
*** Niçin arıyorsun. Bugüne kadar geçmiş zaman içinde niçin aramadın da, şimdi mi aramak gerekti *** sözlerini işiteceğimi de düşünmüştüm. Aslında diğer kaybolanları veya hiç tanımadıklarımı aramalarımda başka kişilerin ailesinden böyle sözler aslında birkaç defa duymuş ve moralim de çok bozulmuştu. Ama işin içine kitap yazmak girince bu cevapları içime atmam ve pes etmemem gerektiğine de alışmıştım.
Sonuç itibari ile Arzu Hanım ise bu sözlerin yerine tam tersini duydum. Yani sanki 40 yıllık arkadaşım, dostum, komşum akrabam gibi sıcak, samimi ve içten gelen açıklamalar ve konuşmalar ile sohbetimiz devam etti ve halan devam etmektedir. Ancak üzücü bir haberi de doğrulamış oldu ve çok üzüldüm. Çünkü aradığım komşumuzu 62 yıl sonra buldum, konuşamadım, göremedim ama acı haberi yaşadım. Eşi Erdal Hoşgör 24.11.2014 tarihinde aramızdan ayrılmıştı.
İşte bu ve böyle olaylar, hikayeler, rastlantılar yaşadığımız kısıtlı ömür boyunca her yerde, her ailede yaşanmakta ve yaşanıyor. Bundan sonra da artarak devam edecektir. Neden mi bizlerde ana, baba, akraba, kardeş, arkadaş, dost sevgisi, hasreti özlemi ve önemi olmadığı müddetçe ve öylede görünüyor. Ki bunların azalması olmaz ve olamaz. Yaşam sahnesi zaten bunları bize gösteriyor ve hissettiriyor. Bu olaylar içinde benim kişilere bilgi açısından bir şey sorduğumda *** Ne yapacaksın artık bunları, ölmüş kişiyi niçin araştırıyorsun ve sana niçin bilgi vereyim ki, ben dedemi veya ninemi veya onların kardeşlerinden bana ne, onlar ölmüş gitmişler işte. *** Dediklerini de çok yaşadım bu araştırmalarımda.
Sonuç itibari ile ben aradığımı buldum ve bilmediğim, merak ettiklerimin cevabını da aldım. Bu arada tüm kardeşlerime TAVSİYEM. Sevdiklerinizi sık sık arayın, aramayı sıraya sokmayın, önce sen, ben demeyin. İşte hikayede ki gibi sizde geç kalmayın. Bu arada bir düşünürü güzel ve anlamlı bir sözü ile yad edelim. Der ki;
*** Bir gün nasıl olsa ayrılacağız, fakat yaşarken ayrılmayalım *** O nedenle vakit geç olmadan aramaya siz hemen başlayın.
ERDAL HOŞGÖR KİMDİR
ERDAL HOŞGÖR: 1961 Yılında İstanbul – Eyüp ilçemize bağlı Rami semtinde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Mustafa Hoşgör, annesi ise Emine Hanımdır.
Babası Mustafa Hoşgör çalışmak için geldiği İstanbul Rami semtinde ikamet ederken EFTAL – SEMRA ve ERDAL adında 3 çocuğu dünyaya gelmiştir. Erdal Hoşgör amcası Ahmet Hoşgör’ün söz yazarı, Besteci ve Ses Sanatçısı olması itibari ile küçük yaşta ve içindeki müzik aşkı ile birleşerek Sanatçı olma isteği gelişmiş olacak ki genç yaşlarda bu sanatçı sevgisi onu önemli bir mesleğe sürüklemiştir. Daha ilkokul çağlarında başlayan bu müzik ve Sanatçı olma aşkı onu sonunda profesyonelliğe itmiş ve Üniversite tahsilini İstanbul Devlet Konservatuarı okuluna girmesine sebep olmuştur.
Burada küçük bir not eklemek istiyorum. Konservatuar imtihanına müracaat ettikten sonra Babası Mustafa Hoşgör, abisi Eftal Hoşgör ve Çınardere köyünün ilk Keman hocası ve İlkokulumuzun öğretmeni olan Ahmet Kayalı üçlüsü ile beraber olmuşlardı. İmtihanı kazanarak okula kaydı yapılan Erdal Hoşgör ün bu başarısı hepsini mutlu ettiği gibi öğretmenimiz Ahmet KAYAL sevinci ise bir başka değerde idi. O gece kendi evinde çocukları ile bu sevinci ve gururu paylaşırken gözleri dolu dolu olmuş *** Bizin Kara kaşlı güzel yüzlü Erdal'ımız bizim yüzümüzün akı, köyümüzün iftiharı olmuş *** diyerek gözleri yaşararak sevindiğini o zamanlar lise çağında olan Mustafa Hulisi Kayalı tarafından bu sevincini ( 31.03.2025 ) benimle paylaşmıştır.
Müzik ve alet çalma hırsı ve sevgisi onu Klavyeli Müzik aletlerini çalmaya sevk etmiştir. Okulda Piyanoya düşkünlüğü ve sevgisi karşılık görmüş ve bu okuldan iyi bir piyanist olarak mezun olmuştur. Ayrıca kulağının müziğe karşı çok duyarlı ve aşina olması, Allah vergisi ile mesleğinde yükselmesine vesile olmuştur.
Çalışma hayatında kendini müziğe ve Piyona çalışmalarına adamış, Büyük orkestralar da ve TV’lerden tanınan
ENBE Orkestrasında Vals müziğini Piyanosu ile eşlik ederek büyük sükse yaratmıştır.
Müzik aleminde ünü ve sanatı artığı görülünce birçok TV yapımcılarından teklifler alarak sanatını Televizyonlara taşımıştır. Bu Programlarda bazı ünlülere eşlik etmiştir. Bazıları çalışmaları Programcı Sinan Çetin’in hazırlayıp sunduğu
FİLM GİBİ,
Kuşum Aydın’ın programına eşlik ettiği, yine TV’lerde
Sabah Şekerleri programlarda ve daha nicelerinden bazı örneklerdir. Ben şahsen bu programlarında rahmetli Erdal Hoşgör’ü devamlı görüyordum ve izliyordum. Ancak benim komşum, köylüm ve hemşerim olduğunu hiç ama hiç tahmin etmiyordum.
Ancak ömrü daha çok eser ve programlar yapmaya etmedi. Çok sevdiği Piyanosunu en son çalıştığı Sabah Şekerleri Programında icra ederken kalp krizi geçiriyor ve tüm müdahalelere rağmen aramızdan ayrılıyor.
Sevdiği eşi Arzu Hanım ile 12 Mart 1991 yılında evlenmiş ve 1992 yılında ise
ERDEM adında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Ancak bu mutlu 3’lü beraberlik 8 yıl sonra Erdal Hoşgör’ün vefatı ile hüzne dönüşmüştür. Ancak bu ani ölümü oğlunun da aynı müzik aletlerini çalmasını engellememiştir. Oğlu Erdem Hoşgör de babası Erdal Hoşgör’ün aynı yolunda başarılı bir şekilde devam etmektedir.
Bir konuya dikkat çekmem gerekirse, Dayısı Ahmet Hoşgör, yeğeni rahmetli Erdal Hoşgör, rahmetli Erdal Hoşgör’ün oğlu Erdem Hoşgör ile dayıkızının torunu ve TV’lerde Ses sanatçısı ve Program yöneticisi olan Yüksel Arslan’ı da Sanatçılar sınıfında gösterebiliriz.
Dolayısı ile Hoşgör aileden 4 fert Müzik dünyasının içinde sanatlarını icra etmektedir.
DERLEYEN.
Orhan SELVİ
25.03.2025